Eğitim-İş Sendikası, 2017-2018 eğitim öğretim yılı ilk yarı değerlendirmesini rapor haline getirdi. Sendika hazırladığı raporla, Milli Eğitim Bakanlığı’nın uygulamalarını mercek altına aldı. Sendikanın değerlendirmesi şöyle:
“Hükümetin iktidarda olduğu diğer yıllar gibi 2017-2018 eğitim-öğretim yılında da bilimsel, laik ve çağdaş eğitimden biraz daha uzaklaşılmıştır. Sınav sistemlerinde ve müfredattaki değişiklikler, dernek ve vakıflarla imzalanan protokoller, personel istihdam sorunları, derslik açıkları, kalabalık sınıflar, öğretmensiz okullar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, uluslararası sınavlardaki başarısızlıklar, öğrencilerin tarikat ve cemaatlerin yurtlarına mahkum edilmesi, çocukların örgün eğitim dışına itilmesi, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik, hukuksuz bir şekilde görevden alma ve ihraçlar, sürgün uygulamaları gibi sorunlar maalesef bu öğretim yılına damgasını vurmuştur.
İKİ SINAV BİRDEN DEĞİŞTİ
2017-2018 eğitim öğretim yılı Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG) tartışmalarının gölgesinde başladı. TEOG, öğrencilerin sınav stresi yaşaması gerekçe gösterilerek kaldırıldı. Yeni sistemde, öğrencilerin yüzde 90’ı için adrese dayalı kayıt sistemi öngörülürken, öğrencilerin sadece yüzde 10’u, Bakan’ın tabiriyle ‘nitelikli’ okullara gidebilecektir. Yani öğrencilerin büyük bir bölümü, imam hatiplere, meslek liseleri ve açık liseye yönlendirilecektir.
Herhangi bir bilimsel çalışma, altyapı hazırlığı olmadan alelacele kaldırılan TEOG’un yerine getirilen ve birkaç kez değişiklik yapılan sistem, Bakanlık tarafından beceriksizliklerini ilan edercesine hala revize edilmeye çalışılmaktadır. TEOG’un kaldırılmasının ardından yine üniversiteye geçiş sistemi de değiştirilmiştir. Yedi yıldır uygulanan YGS ve LYS kaldırılmış, yerine Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) getirilmiştir. Ancak sisteme ilişkin belirsizlikler hala giderilememiştir.
EĞİTİMDE İDEOLOJİK TIRMANIŞ
Mevcut hükümet döneminde eğitim, siyasal iktidarın egemen ideolojisinin önemli bir bileşeni haline getirilerek en fazla yıpratılan alan olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2017-2019 yatırım planına göre fen liselerine 109.6 milyon lira bütçe ayrılırken imam hatip okullarına 1.7 milyar lira ayrılması, iktidarın önceliğini gözler önüne sermektedir. Birçok imam hatip ortaokulu ve imam hatip lisesinde kız ve erkek öğrencilerin sınıfları ayrılmış yani karma eğitime son verilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı ulusal eğitimden uzaklaşmış, başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, iktidara yakın dini kurum ve vakıflarla protokoller imzalanmıştır. Böylece TÜRGEV ve Ensar Vakfı başta olmak üzere, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı, İHH, Furkan Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti gibi dini vakıfların, devlet okullarında “değerler eğitimi” adı altında ders ve seminerler vermeleri, bağış toplamaları, dini içerikli yayınları dağıtmaları sağlanmıştır. Bu uygulamalarda görev yapan vakıf, dernek ya da Diyanet İşleri Başkanlığı görevlilerinin büyük bir çoğunluğunun pedagojik formasyonu olmayan, öğretmenlik yeterliliğinden yoksun kişilerden oluştuğu da bilinmektedir.
BÜTÇEDEN YİNE EĞİTİME PAY YOK
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi, okul, derslik, öğretmen ihtiyacı ve altyapı sorunlarına rağmen 2018 yılı için 92 milyar 529 milyon TL olarak belirlenmiştir. Bütçeden Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan bu miktar, eğitimin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan ve eksiklikleri gidermekten oldukça uzaktır. Yıllardır eğitime en çok pay ayırdığını iddia eden Hükümet, 2018 yılı için de sadece zorunlu harcamaları karşılayan bir bütçe hazırlamıştır.
Eğitim bütçesi yıllar içinde rakamsal olarak artıyor gibi görünse de personel giderlerinin bütçenin %80’ini kapsaması, eşit ve adil eğitim imkânına erişmeyi engelleyecek önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Milli Eğitim Bakanı eğitime ayrılan bütçenin çok fazla arttırıldığını söylese de, önceki yıla göre MEB bütçesinin Merkezi Yönetim Bütçesi içerisindeki payının %7,96, GSYH’ye oranının ise %4,28 oranında azaldığı görülmektedir. OECD ülkelerinde milli gelirin ortalama yüzde 6’sı eğitime ayrılmaktadır. Bu haliyle Türkiye, 2018 yılında da milli eğitime ayırdığı bütçe açısından OECD ülkelerinin gerisinde kalmış, eğitime en az pay ayıran ülkeler arasında yer almaktan kendini kurtaramamıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden yatırımlara ayrılan pay AKP iktidarı döneminde sürekli azalma eğilimi göstermiştir. Eğitim yatırımlarına ayrılan pay AKP’nin gerçek eğitim politikasını ortaya koymaktadır. Son 15 yılda özel okullara sürekli destek verilirken, devlet okulları kendi sorunları ile baş başa bırakılmıştır.
PDR YÖNETMELİĞİ DEĞİŞTİRİLDİ
10 Kasım 2017 tarihinde yayımlanan MEB Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği ile okullarımızdan Psikolojik Danışmanlık hizmetleri kaldırılmış, içeriği tamamen bilimsel gerçeklerden uzak bir düzenleme yapılmıştır. Rehber öğretmenlere görevleri ile bağdaşması mümkün olmayan belleticilik ve nöbet görevi dayatılmıştır.
Bugüne kadar çocuklarımızın maruz kaldığı şiddet, istismar, aile içi sorunlar gibi konularda yaşanan psikolojik travma niteliğindeki adli ve idari olayların ortaya çıkarılması noktasında yararlandığımız danışma hizmeti okullarımızdan kaldırılmıştır ve çocuklarımız Diyanet’in görevlendirdiği “manevi rehber”lerin eline teslim edilmiştir.
Diyanet’in ilk kez 2016 yılında 43 ilde 83 personel ile pilot proje olarak başlattığı Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) ait ‘yurtlarda manevi rehberlik’ uygulaması, bu eğitim öğretim yılında Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan işbirliği protokolüyle tüm illere yayıldı. Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bir uzmanlık alanıdır, bilimsellikten uzak bir anlayışla yapılamaz. Eğitim-İş olarak buna asla geçit vermeyeceğiz.
PERFORMANS DAYATMASI YENİDEN
Bilindiği üzere Milli Eğitim Bakanlığı tarafından “Öğretmen Strateji Belgesi” hazırlanmış ve 9 Haziran 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Strateji belgesinde, öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin tespiti için periyodik olarak performans değerlendirme sisteminin hayata geçirilmesi, bu süreçte okul müdürü, meslektaşı, öğrenci ve velilerin de değerlendirme sürecine katılacağı, bu değerlendirme sonuçları ile kariyer basamakları oluşturulacağı, görevde yükselme, yurtdışına görevlendirme, ödüllendirmenin bu sonuçlara göre yapılacağı, 4 yılda bir öğretmenlerin “öğretmen yeterlilikleri” çerçevesinde sınava alınacağı ifade edilmiştir.
Bu kapsamda, öğretmenlerimiz, yine bir angaryanın, objektiflikten uzak bir değerlendirmenin ve ayrıca huzurlu bir çalışma ortamı yoksunluğunun içine sürüklenmektedir.
Performans değerlendirme sistemi, öğretmenlik mesleğini değersizleştirmenin geldiği noktayı göstermektedir. Bu değerlendirmelerin bütünüyle “yandaş-muhalif” çerçevesinde gerçekleştiği ve MEB’in amacının eğitimde ücretli, sözleşmeli ve güvencesiz istihdamı yaygınlaştırmak olduğu herkesin malumu olmuştur.
SONUÇ OLARAK
Ülkemizde eğitim 2002 yılından bu yana defalarca sistem değişikliği ile karşı karşıya kalmıştır. 15 yıllık mevcut hükümet döneminde 6 kez Bakan değişmiş, sistem kaotik bir yapıya sürüklenmiştir. 80 milyonun yaşadığı bir ülkede eğitim sisteminde yapılacak değişiklikler, reformlar büyük bir toplumsal uzlaşıyla ve tamamen pedagojik önceliklerle yapılması gerekirken eğitimcilerin görüşleri önemsenmeden, bilimsel temellerden yoksun bir şekilde hayata geçirilmiştir.
Yeni düzenlemelerin toplumun ve eğitim sisteminin tüm paydaşlarının onayı ile yapılması, düzenlemenin başarısını da etkileyeceği açıktır.
Türkiye’de eğitimle ilgili temel düzenleyici anlayış Anayasa’nın 42.maddesinde yer almaktadır. Anayasanın 42.maddesi “eğitim-öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.” hükmü yer almıştır. Anayasa’da kesin hükümler varken, son 15 yılda Atatürk ilke ve devrimlerine aykırı, laiklik karşıtı eğitim merkezleri açılmıştır. Bunun yanı sıra özellikle okul öncesi düzeyde dinsel eğitim veren kaçak binlerce kurum açılmıştır. Bu şekilde açılan okullara Devlet tarafından göz yumulmuş, kapatılmaları hususunda hiçbir çalışma yapılmamış, aksine bu kurumlar görmezden gelinmiştir.
Son 15 yıllık süreçte dini eğitimin siyasi ve kişisel çıkar hesapları ile planlanması eğitimi bilimsellikten ve çağdaşlıktan uzaklaştırmıştır. Eğitim-İş olarak, çocuk ve gençlerimizin, geleceğimizin siyasi iktidarın yarattığı enkazın altında yok olmaması için acil adımlar atılması zorunluluğunu bir kez daha belirtiyor, parasız, bilimsel, demokratik ve laik eğitimin tüm yurttaşlar için ayrım gözetmeksizin hayata geçirilmesini istiyoruz. Tüm öğrencilerimize ve öğretmenlerimize iyi tatiller diliyoruz.”
I blog quite often and I really thank you for your information. This great article has truly peaked my interest.
I am going to bookmark your blog and keep checking for
new information about once a week. I subscribed to your RSS feed too.
Heya i’m for the first time here. I found this board and I
find It truly useful & it helped me out much.
I hope to give something back and help others like you helped me.
you all technical KINGDOM777 solutions and staff we need for 에볼루션 카지노 operators who provide world